TR
  • English
  • Türkçe
  • русский язык
  • українська
  • Deutsch
  • العربية
  • Français
  • 中文 (Zhōngwén), 汉语, 漢語
  • español, castellano
  • فارسی
  • dokun

    Şanlıurfa

    El Sanatları

    Son yıllarda endüstriyel üretimin yaygınlaşmasıyla pek çok el sanatı tarihe karışmış olsa da geleneksel yaşam tarzının büyük oranda korunabildiği ender yerlerin başında gelen Şanlıurfa’da geleneksel el sanatlarının bazıları da halen yaşatılmaya devam etmektedir. Gümrük Hanı’nın kuzeyinde bulunan Kazaz Pazarı içinde yer alan dükkanlarda ve Balıklıgöl kıyısındaki Rızvaniye Külliyesi içerisindeki atölyelerde birçok geleneksel el sanatı ürünlerini görmek, dokunmak ve satın almak mümkündür. Bu atölyeler dışında tarihi çarşılar bölgesinde; Sipahi Pazarı, Hüseyniye Çarşıları ve çevresinde yer alan kapalı çarşılarda farklı iş kollarında birkaç atölye de varlığını halen sürdürmektedir.

    Şanlıurfa’da yer alan en önemli el sanatlarından biri dokumacılıktır. Çulha tezgahı denilen küçük dokuma tezgahlarında yerli bezler, aba, şallar, kuşaklar ve yerli kilimler ile erkek baş örtüleri dokunmaktadır. Ayrıca, kente özgü keçeler, yörede halı kadar kıymetli sayılır. Şehrin en eski el sanatlarından olan kuyumculuk, bilhassa oymalı, savatlama tekniğiyle yapılmış, örme ve telkari bilezikler, ince bir sanat eseri olan kordonlar ve akıtmalar rağbet gören örneklerdir. Kürkçülük, dericilik, saraçlık, bakırcılık, kazazlık, bakırcılık, köşkerlik (yemenicilik), tespihçilik, tarakçılık ve taş oymacılığı Şanlıurfa’da varlığını sürdüren diğer el sanatlarını oluşturmaktadır.

    Şanlıurfa’nın eşsiz tarihi zenginliklerini gezerken bu çarşılara uğramayı ve Şanlıurfalı zanaatkarların ince el işçiliklerinin harika ürünleri olan bu el sanatlarını yakından incelemeyi ihmal etmeyin.

    Harran

    Efsanevi Harran Ovası… İnsanın yani Hz.Adem ile Havva’nın ilk ayak bastığı, sabanın ilk kullanıldığı, öküzün ilk çifte koşulduğu yer olduğuna inanılan bereketli topraklar… Gizemli antik ay tanrısı Sin’in kutsal tapınağının memleketi ve Hazreti İbrahim’in uzun yıllar yaşadığı şehir… Burada toprağa dokunmak bile başlı başına bir öze dönüştür aslında…

    MÖ. 7000 yılına ait bulgular veren ve yaklaşık 4300 yıllık yazılı geçmişi olan Harran, Mezopotamya’yı Anadolu’ya ve Akdeniz’i Pers topraklarına bağlayan ana ticaret yollarının kavşağında konumlanmıştır. İsmi de bu önemli konumundan gelen Harran, yani “yolların kavuştuğu yer”, bu özelliğinden ötürü zengin bir kültür birikimine de sahiptir.

    Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi “Harran Ekolü”dür. İlkçağdan beri varlığı bilinen Harran Okulu (Üniversitesi)’nde din, astronomi, tıp, matematik, felsefe alanında dünyaca ünlü birçok bilgin yetişmiş olduğu bilinmektedir.

    İslami dönem bilim tarihi açısında da Harran oldukça önemli bir yere sahiptir. Devrinin en büyük matematikçi ve tabiplerinden olan Sabit bin Kurra, o tarihlerde dünyadan aya olan uzaklığı doğru olarak hesaplayan Battani (Albetegni veya Albatanius),Yunan filozoflarının aksine maddenin bölünebilen en küçük parçasının müthiş bir enerji ile parçalanarak Bağdat gibi bir şehri yıkabileceğini söyleyen ve böylece atomun mucidi sayılan Cabir bin Hayyan, Harran’daki okullarda yetişmiş dünyaca ünlü müslüman bilginlerden birkaçıdır. Harran'da yetişen âlimlerin eserleri ve çevirileri, Avrupa medeniyetinin oluşmasında önemli katkılar sağlamıştır. Cebir ilmi Harran'dan dünyaya yayılmıştır.

    Ancak günümüzde Harran denildiğinde akla ilk önce ikonik kümbet biçimli evleri gelir. Bu evler, Harran’daki ören yerinden toplanan tuğlalarla 150-200 yıl önce inşa edilmiştir. Harcında gül yağı, saman, pişmiş toprak ve yumurta akı kullanılan, mimari yapısı ve malzemeleri sayesinde de yazları serin, kışları sıcak tutma özelliğine sahip evler, aşağıdan yukarıya doğru gittikçe daralmaktadır.

    Harran kümbet evleri 1979 yılında arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak tescil edilmiştir. Bu tarihten sonra artık antik alandaki malzemenin kullanımı yasaklanmış ve yeni kümbet evlerinin inşası doğal olarak son bulmuştur.

    Siz de Harran’ı ziyaret ettiğiniz sıcak bir günde kümbet evlerin içindeki serinliği hissedin, yöresel kıyafetleri giyip kentin tarihine dokunun.

    Han El-Barûr

    Şanlıurfa merkeze 70km, .Harran’a 28km uzaklıktaki, Eyyubiler Dönemi’ne (1219) tarihlenen kervansaray İslâm tarihi kaynaklarına göre söz konusu hanın adı Hacip Ali Bey tarafından yaptırılan Halip Ali Hanı’dır. Bu hanın günmüzde Han el-Barûr olarak anılmasının sebebi ise büyük ihtimalle, sonraki dönemlerde yerel halk tarafından ağıl olarak kullanılmış olmasındandır. Çünkü Barur yöre halkı dilinde keçi pisliği anlamına gelmektedir.

    Şuayb Antik Kenti

    Han El-Barur’dan 13 km sonra Geç Roma Dönemi’ne (MS 4-5.yüzyıllar) tarihlenen bir yerleşim yeridir. İki katlı şehirde üst katta blok taşlardan oluşan bir yapı, alt katta ise daha eski dönemede tarihlenen mağaralar yer almaktadır. Şuayb Peygamberin burada bulunan bir mağarayı ev ve ibadethane olarak kullanıldığı rivayet edilir. Hz Musa ünlü asasını bu bölgede çobanlık yaparken Hz Şuayb Peygamber’den alır. Buradan Tur Dağı’na çıkan Hz Musa ilk vahyini alır ve peygamber olarak görevlendirilir.

    Bazda Mağaraları

    Han El-Barur yolu üzerinde, yolun her iki tarafında tarihi taş ocakları bulunmaktadır. Kayalara yazılmış Arapça kitabelerden, bu taş ocağının 13. Yüzyılda da aktif olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Büyüleyici atmosferiyle günümüze ulaşan bu mağaralar turistlerin yoğun ilgisini çekmektedir.

    Halfeti

    2013 yılından beri Sakin Şehir anlamına gelen “Citta Slow” ünvanına sahip Halfeti’ye gelince deneyimlenmesi gereken şeylerin başında Fırat Nehri üzerinde tekne turu yapmak gelmektedir. Bu tekne turları esnasında parmak uçlarınızda efsanevi Fırat Nehri’nin serinliğini hissederken, kanyonların arasından Rumkale ve Savaşan kalıntıları izlenebilir.

    Rumkale’nin en etkileyici özelliği muhteşem konumudur. Üçgen bir yapıya  sahip Rumkale’nin iki tarafı derin uçurumlarla çevrilidir. Uçurumlarla yetinilmemiş ve kayaların üzerine de yüksek duvarlar ve bir kale inşa edilmiştir.

    Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Ionannes’in İncil’in bir nüshasını burada yazdığı ve kopyalarını burada sakladığı rivayet edilir.  Bu nedenlerle Rumkale, Hristiyanlar için kutsal kabul edilen ve sıkça ziyaret edilen bir alandır.

    Savaşan Köyü ise baraj suları altında kalmış bir tarihi yerleşimdir. Köyün göl kenarında eski evlerden dönüştürülen çay bahçelerinde dinlenip Fırat’ın mavi-yeşil sularının tadını çıkarabilirsiniz.

    Son yıllarda Halfeti’de profesyonel tüplü dalışlar da gerçekleştirilmektedir. Bu dalışlar sırasında çeşitli su altı canlıları ile karşılaşabilmek mümkündür. Bunların içerisinde en oyuncusu ise dikenli yılan balığıdır. Batık camiler, kiliseler ve konaklar da keşfetmeniz için suyun altında sizi bekler. Bu büyüleyici atmosferde tarihe dokunmak oldukça ilginç bir deneyim olacaktır.

    Güvercinler

    Güvercin Şanlıurfa’da bir tutkudur. Tarihi evlerin duvarlarında güvercin barınakları vardır. Şanlıurfa'da güvercinin olduğu yerde kaza ve belanın olmayacağına, güvercin beslenen evde bereketin ve neşenin eksik olmayacağına inanılır.

    Masalsı şehrin semalarını süsleyen güvercinler, bir kenti kent yapan, yaşanılır kılan mucizelerden biridir. İnsanın kendi türünden başka bir varlığa duyduğu koşulsuz sevginin ne olduğunu, Şanlıurfa’daki güvercin sevgisinden anlayabilirsiniz. Şanlıurfalılar ve güvercinler arasındaki bu bağ, kalbinize dokunacaktır.

    Boyunlarına rengarenk küpeler, zarif ayaklarına halhallar takıp süsledikleri güvercinleri uçuran Şanlıurfalıları izlemek zevktir. Güvercin meraklılarının bir araya geldikleri “kuşçu kahveleri”nde ya da yılda bir kez festival niteliğinde gerçekleşen "Güvercin Savaşı”nda, siz de bu eşsiz sevgi bağını yakından gözlemleyip güvercinleri avucunuzdan gökyüzüne doğru uçurabilirsiniz.